Yargı Reformu Paketi Yasalaştı
Maddesinde sayılan gelir unsurlarından hangisinin kapsamına girdiği konusunda Çağan; “Genelevlerde ve randevuevlerinde çalışan kadınların bu faaliyetleri karşılığında sağladıkları gelirler Gelir Vergisi Kanununun 2 nci maddesinde sayılan kazanç ve irat çeşitlerinden hiçbirisi içine girmediği için bu kazançlar vergilendirilmez. Dairesi tek başına bir evde fuhuşla iştigal eden bir kimsenin faaliyetinin ticarî olmadığından vergi konusuna girmediğine karar vermiştir. Bu faaliyet sonucu sağlanan kazanç, Gelir Vergisi Kanununda belirtilen ücret ve serbest meslek kazancı özellikleri de göstermediğinden vergi dışı kalmaktadır.” ifadelerini kullanarak hem şahsi görüşünü hem de Yargının konu ile ilgili vermiş olduğu kararı ortaya koymuştur. 3444 sayılı Kanun’un düzenlemesinde cinsiyet değişikliği ameliyatı için herhangi bir maddî şart aranmamıştır. Ayrıca bu ameliyatın gerçekleştirilmesi için mahkemeden izin alınması şartı da öngörülmemiştir.Cinsiyet değişikliği ameliyatının gerçekleştirilebilmesi için kanunda gerekli şartların ve kuralların belirtilmesi ve bu şartlar sağlandıktan sonra da mahkemeden izin alınması gerekir. Bunların kanunda belirtilmemiş olması kişilere keyfî olarak cinsiyetini değiştirme imkanı verebilir. Bu durum kişinin kendi vücudu üzerinde tasarrufta bulunması anlamına gelip, TKM. Ayrıca mahkemeden izin alınmaksızın cinsiyet değişikliğinin gerçekleştirilmesi durumunda hakim olaya sadece son aşamada dahil olmakta, kendinden önce gerçekleşen fiilî durumu denetleyememekte ve bir emrivaki ile karşı karşıya kalmaktadır. Hakim -deyim yerinde ise- adeta tasdik makamı haline getirilmektedir.
- Her halükarda kişilerin varlıklarına aynı konuda çifte vergilendirme tahakkuk ettirilmesi hem mülkiyet hem de adil yargılanma hakkının ihlalli niteliğinde olacaktır.
- Yine tıbben bu yolu gerçekleştiremeyenlerde intihar girişimleri, kendilerini iğdiş etme, penis kesme gibi üzücü olaylara rastlanmaktadır[13].
- Anayasa Mahkemesi Tüzüğünün 73’üncü maddesinde, temel hakların tedbirle korunmasını gerektiren durum olarak, başvurucunun yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlikenin bulunması hali öngörülmüştür.
Transseksüeller için aranacak olan bu şartın hermafroditler açısından aranması birtakım sakıncalar doğurur. Gerçekten de, hermafrodizm tanısı henüz ergenliğe ulaşmadan konulabilir. Hermafroditlerin durumunun transseksüellerle eş tutup, TMK. 40 kapsamında değerlendirilmesi halinde bu kişilerin onsekiz yaşına kadar beklemeleri ve onsekiz yaşını doldurduktan sonra mahkemeden izin almaları sonrasında cerrahi müdahalenin gerçekleştirilmesi sonucunu doğurur ki, bu durumun hermafroditler açısından insan hakları ihlali olacağı kaçınılmaz bir sonuçtur. Ödünç para verme işlerini mutat meslek faaliyeti olarak yapanların kazançları ticari bir organizasyon içinde, gelir elde etmeyi hedef tutarak ve süreklilik arz edecek şekilde yapıldığı için ticari bettilt sayılır. Ayrıca, mutad meslek halinde faaliyette bulunanlar 6802 sayılı Gider vergileri Kanunu’nun 28. Maddesinde yer alan “Bankerlerin yapmış oldukları banka muamele ve hizmetleri dolayısıyla kendi lehlerine her ne nam ile olursa olsun nakden veya hesaben aldıkları paralar da banka muameleleri vergisine tabidir. 90 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre ikraz işleriyle uğraşanlarla ikinci fıkrada belirtilen muamele ve hizmetlerden herhangi birini esas iştigal konusu olarak yapanlar bu Kanunun uygulanmasında banker sayılırlar.” hükmü gereği Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisine de tabidirler. Bununla birlikte hangi hallerde ödünç vermenin mutat faaliyet olduğu ve hangi hallerde ticari faaliyet sayılacağı hususu uygulamada bir takım ihtilâflar yaratmıştır. Bir kimse, bir yılda birden fazla kişiye veya bir yılda bir kişiye birden fazla veya birkaç yıl üst üste her seferinde başka birine borç para vermişse faaliyeti mutat ve kazancı ticari kazanç sayılır.
Bu tür bir raporun mahkemece esas alınıp nüfus sicilinde değişiklik yapılması yerinde değildir. Çünkü bu kadar kolay ve özensiz rapor verilmesi durumunda, uygulamada, kişinin serbestçe kendi bedeni üzerinde tasarruf edebilmesine zemin hazırlanmış olmaktadır ki böyle bir sonuç TMK. Vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasak edilmiş olmasının VUK md. 9/II uyarınca vergilendirmeye olumsuz etki yapmayacağı hususu vergilendirmenin temel bir kuralı olup, bu kural, hem suçtan elde edilen gelirleri hem de suç dışında yasaya aykırı faaliyetlerden elde edilen gelirleri içine almaktadır. Maddesinde düzenlenen rüşvet suçu yönünden yine aynı Kanun’un 55. Maddesine göre söz konusu suçtan kaynaklı kazanç müsadere edilecektir; Kabahatler Kanunu’nun 34. Maddesinde düzenlenen kumar kabahati yönünden ise yine aynı maddede kumar oynayan kişinin kumardan elde ettiği gelirine el konularak mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verileceği hükme bağlanmıştır. Maddesine göre; 18 yaşından küçük erkekler ve 25 yaşından küçük bayanlar muaf olmak üzere, bu yaş haddini aştığı halde bekâr olan Gelir Vergisi mükelleflerinin ödeyecekleri vergi borçlarını %5 zamlı ödeyeceklerine ilişkin hükümle birlikte bekârlık vergisi olarak kabul edilmeyen kanunun isim değiştirerek “bekârlık zammı” şeklinde yasalaştığı da savunulmuştur[17]. Aynı dönemde Almanya’da ise nüfus politikasının gereği olarak bekârlık vergisi salınmış ve gelir vergisi içinde yer alan bir düzenleme ile bekâr olmak, evli ve çocuklulara nazaran daha ağır bir vergi yükü doğurmuştur[18]. Bu kişilerin elde ettiği gelirin Gelir Vergisi Kanunu’nun 2.
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. “İhaleden çekilmelerini sağlamak amacıyla yapılan ödemelerin 193 sayılı GVK’nın 40. Maddesinde belirtilen indirilecek giderlerden olmadığı, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılmış bir gider olarak kabulünün mümkün bulunmadığı, gayri meşru ödemelerin kanunen tecviz edilemeyeceği gibi, himayesinin de söz konusu olamayacağı…” şeklinde ifade edildiği üzere ödemenin salt yasak faaliyet kapsamında kalması sebebiyle indirilmesine izin verilmemektedir. (6) Resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle mağdura, suçtan zarar görene, şüpheliye veya bunların kanunî temsilcisine ulaşılamaması halinde, uzlaştırma yoluna gidilmeksizin soruşturma sonuçlandırılır. (7) Birden fazla kişinin mağduriyetine veya zarar görmesine sebebiyet veren bir suçtan dolayı uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, mağdur veya suçtan zarar görenlerin hepsinin uzlaşmayı kabul etmesi gerekir. 765 sayılı (eski) Ceza Kanun’un zinaya ilişkin düzenlemesinde, kadın erkek arasında zina ile ilgili eşitsizliği aşan, adeta bir uçurumun varlığı söz konusuydu. Zira, kadının zina yapmış yahut zinaya teşebbüs etmiş olduğu hallerin kabulü için,sadece bir kez buna işaret eden bir durumda yakalanması, örneğin gece vakti bir erkekle tenha bir yolda aynı arabada görülmesi, yeterli sayılıyorken; erkeğin zina yaptığının kabulü için, bu fiilinde bir süreklilik göstermesi, yani metres hayatı diye niteleyebileceğimiz bir hayat tarzını yaşıyor olması gerekliydi. İşte bu, Anayasa, İnsan Hakları metinleri ve Ceza Kanunu konuyla ilgili olarak başta olmak üzere, her türlü hukuki düzenlemede öncelikli nitelik olarak karşımıza çıkan eşitlik ilkesine tamamen aykırı bir durum teşkil etmekteydi. Daha sonra, Anayasa Mahkemesi’nce eşitliğe aykırılık teşkil eden bu hükümler iptal edilmiştir.
– 15 yaşını doldurmuş ve kendisine karşı işlenen fiilin anlam ve sonuçlarını anlayabilecek durumda olan çocuklara karşı yalnızca cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyebilecek başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar cinsel istismar teşkil eder. Çocuk, fiziksel, duygusal ve sosyal açıdan yetişkin bireylerden farklı özellikler gösterdiği için, haklarında uygulanacak özel kurallara ve yetişkin bireylerden daha güçsüz konumda bulunduğu için de onlar karşısında korunmaya ihtiyaç duyar. Makul sürenin geçirilmesi gibi yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Tazminat, maddi olabileceği gibi, makul sürenin aşılmasında olduğu gibi manevi de olabilir. Daha önce AHİM kararlarına da konu olan; hataen ödenen KDV’nin iade edilmemesi, kamu yararı ve orantılılık ilkelerini aşan bir müdahaleyle mülkiyet hakkının ihlali olarak kabul edilmiştir.